20 Aralık 2012 Perşembe

"MUHARREM İNCE"

 


On yılda gönülleri ayrıştırdınız, on yılda idealleri yok ettiniz.

On yılda bankalarımızı ayrıştırdınız, lokantalarımızı ayrıştırdınız, gıdalarımızı ayrıştırdınız, marketlerimizi ayrıştırdınız.

On yılda, Türkiye'yi ayrıştırdınız. Sürekli k...avga ettiniz, bilim kurullarıyla kavga ettiniz, yargı organlarıyla, iş dünyasıyla, medyayla, işçi sendikalarıyla, muhalefetle, tarihle kavga ettiniz, dizilerle kavga ettiniz, komşu ülkelerle, çiftçiyle, öğrenciyle kavga ettiniz, size biat etmeyen herkesle kavga ettiniz. Kavgadan, çatışmadan, kamplaşmadan nemalandınız.

Tarihi tersinden okutmaya çalıştınız. Kendinize göre bir medya, kendinize göre demokrasi, siyaset, tarih, hukuk ve dürüstlük anlayışı geliştirdiniz.

Sizden olmayan herkesi yok etmek için her yola başvurdunuz. Sizin gibi düşünmeyenleri ya zindana attınız ya da genel başkan yardımcısı yaptınız.

19 Nisan 2011, Genel Başkan Yardımcınız Sayın Numan Kurtulmuş bakın ne diyor? "2023'te bu zadegân iktidar olursa BOP sayesinde bölge ülkelerinin sayısının 2 katına çıktığını göreceğiz, icra gelmeyen ev kalmayacağını göreceğiz, zenginlerin yaşadığı sitelerin etrafından dilenen yoksullara polisin biber gazıyla müdahale ettiğini göreceğiz, AVM'lerin önünde bakkalların, kasapların, manavların dilencilik yaptığını göreceğiz, 2023'te Başbakanın çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı, belediyeden arkadaşı ve şoförlerinden başka kimsenin milletvekili olamadığını göreceğiz. Yağmur sularının parayla satıldığını göreceğiz."
Bunları ben söylemiyorum, Numan Kurtulmuş 11 Nisan 2011'de söylüyor, "Yağmur sularının parayla satıldığını göreceğiz." diyor. Yani dün böyle diyordu Harun, bugün o da olmaya karar verdi Karun.

Sizin gibi düşünmeyenleri ya işten attırdınız ya iftira attınız ya da peşine polis ve müfettiş taktınız.

Sadece 2012 yılında 47 kitaba yasaklama kararı çıkarttınız.

Orta Doğu Teknik Üniversitesini Orta Doğu'nun sokakları sanıp bir yandan uydu fırlatırken diğer yandan uyduyu fırlatacak öğrencilere gaz sıktınız.

"Hedefe giderken şeytanla bile iş birliği yaparım." deyip PKK'lılardan gizli tanık yaptınız.

"Dostum, kardeşim" dediklerinizin linç edilmesi için bavulla para gönderdiniz.

Bu topraklarda Yunus Emre'ye sansür uygulayıp "Bayrak" şiirini kitaplardan çıkarttınız.

Türkiye'nin en parlak öğrencilerinin 500 puanla girdiği ODTÜ'ye siz 5 bin polisle girdiniz.

1 numaranız "Güroymak değil, Norşin." dedi, 2 numara "Ne Roboskisi, Uludere." dedi, 3 numara ise dağa çıkmayı tercih etti.

Somali'nin olmayan Merkez Bankası Başkanına randevu verip atanamayan öğretmenlere randevu vermediniz.

Nasrettin Hoca'nın kazanı doğuruyordu, sizin gemicikleriniz doğurdu.

Çanakkale'de kanser hastası öğretim üyesini işten attınız, Gaziantep'te milletvekili olan öğrencilerin okula gelmemeleri için özel senato kararı çıkarttınız.

Deniz Feneri'nde sanıkları yargılamak yerine savcıları yargıladınız.

"Asarım, keserim, parçalarım iktidarı" oldunuz.

Ekonomik açıdan iki farklı Türkiye yarattınız. Birinde açlık var, sefalet var, yoksulluk var, diğerinde şatafat var, savurganlık var, haram var. Birinci Türkiye'de 2,5 milyon resmî işsiz var.

Çalışanlarının yüzde 47'si asgari ücretli olan bir Türkiye bu. 127 bin öğretmen açığının olduğu bu ülkede 36 öğretmen intiharı var; kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen 1 milyon yurttaşımız var; maaşına 4 lira zam yapılan şehit babası var; 800 bin protestolu senet var; nüfusunun yüzde 41,6'sının akan çatısını, çürüyen penceresini onaramayan Türkiye var.

Gelelim ikinci Türkiye'ye, sizin Türkiye'nize:. Makam arabasının aylık kirası 21 bin lira olan Anayasa Mahkemesi Başkanı var; örtülü ödeneklerde rekor kırıp Meclisteki makam odasını 360 bin liraya yenileten Başbakan var; brüt maaşı 22 bin euro olan başbakanlık danışmanı var; aylık kirası 980 bin lira olan bakanlık var; 50 bin liralık konutta kiracı olarak oturan Dışişleri Bakanı var.

Bu şatafatı yaşamak için, bu ikinci Türkiye'yi kurmak için bakın neler yaptınız: 70 sente bile muhtaç olduğumuz günlerde satmadığımız ne var ne yok hepsini sattınız; verginin vergisini aldınız; doğal gaza yüzde 18, memura yüzde 3 zam yaptınız; dünyanın en pahalı benzinini tükettirdiğiniz gibi Ahmet'e, Mehmet'e 4,60'tan sattığınız benzini Hans'a, Coni'ye 1,48'ten sattınız.

Bu çarkı kurmak için, bu çarkı korumak için Danıştay Başkanını Danıştay'a aklattınız, Hükûmeti Sayıştay'a aklattınız, bakanları milletvekillerine aklattınız. Hak arayan öğrenciyi, grev yapan işçiyi, HES'lere karşı çıkan köylüyü, yürüyen öğretmeni, doktoru polise, jandarmaya coplattınız. Ceberut on yılı muhteşem yüzyıl gündemiyle kapatmaya çalıştınız. Şehit askerimizin cenazesinde onun mezhebini sorguladınız. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yasakladınız. IMF'ye borç para vereceğinizden bahsederken bütçedeki 53 milyarlık faizi açıklayamadınız. "Allah Allah!" nidalarıyla aldığımız bu toprakları "Allah Allah" diyerek NATO toprağı ilan ettiniz. Ecdadımızın at sırtında gittiği yerlere uçakla bile gidemediniz. Erbil'e hurma yemeye giderken Kayseri'de pastırma yediniz. Yolsuzluk yapanı değil, yolsuzluğu itiraf edeni azarladınız.

Meclisin futbol takımının maçını canlı yayın verirken Meclis görüşmelerini göstermediniz. Başbakan bakanların açıklamalarını tekzip ederken Dışişleri Bakanı Başbakanı tekzip etti.

Halkı kandırmayın. Bu topraklarda "Bismillah" demeyi kimse suç saymadı ama siz "Elhamdülillah" demeyi öğrenemediniz, şükretmeyi bilmediniz.

Yargıya talimat vermek yetmedi, yargının yerine geçmek istediniz. Yasamaya talimat vermek yetmedi, başkan olmak istediniz. Kadı da siz, mebus da siz, sultan da siz olmak istiyorsunuz.

En son geldiğiniz yer "Kuvvetler ayrılığı bize engel oluyor." diyerek demokrasi treninden diktatörlük hızlı trenine binmek istediniz.

Değerli milletvekilleri, bu bütçenin en önemli yeri neresi biliyor musunuz? Sayın Başbakanın bakanlarından birisi gazı savundu, öbürü freni savundu. Peki bugün kim konuştu? Gazı savunan mı konuştu, freni savunan mı konuştu? Freni savunan konuştuğuna göre demek ki ülkenin ekonomisinin şarampole yuvarlanma olasılığı vardır. Bu bütçenin şarampole yuvarlanma olasılığını Sayın Başbakan da kabul etmiş olacak ki frene basmak isteyen başbakan yardımcısını bugün tercih etti.

Yine bir başka konu da şudur değerli milletvekilleri: Ben başından beri takip ediyorum Sayın Babacan'ın konuşmasını. Sayın Başbakan beni dinlememek için, baktı ki ne yapacak, dışarıya çıktı. Bu, benim on yıllık milletvekilliğimde, iki bütçenin son konuşmasında, Başbakanı, Sayın Başbakanı çok rahatsız ediyorum demek ki, bir yolunu bulup Başbakan dışarıya çıkıyor, benim konuşmam bittimi geliyor. Ben bunu hayatımdaki büyük bir onur olarak alıyorum.

Bunu gerçekten çok önemsiyorum ve size şunu söylüyorum sayın milletvekilleri: Siz, demokrasi treninden inip diktatörlük hızlı trenine tam gaz gitmektesiniz. Ama unutmayınız, er ya da geç, bu yüce çatı tanıklık edecektir ki, bu çark kırılacaktır, bu düzen değişecektir ama siz, bu gök kubbe altında hoş bir seda olarak bile kalamayacaksınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder