31 Mayıs 2012 Perşembe
30 Mayıs 2012 Çarşamba
28 Mayıs 2012 Pazartesi
27 Mayıs 2012 Pazar
25 Mayıs 2012 Cuma
"RUHİ SU"
Ağaç demiş ki baltaya
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden
Bunca analar ağlayıp durur da
Akıp gider gelinciklerden
Kör müdür sağır mıdır bu ırmak
Ölen ben, öldüren benden
Her yerde böyle olmuş bu
Önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk
Sonunda sabahın bir yerinden
Uyanıp kalmış ayağa ırmak
Ölen ben, öldüren benden
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden
Bunca analar ağlayıp durur da
Akıp gider gelinciklerden
Kör müdür sağır mıdır bu ırmak
Ölen ben, öldüren benden
Her yerde böyle olmuş bu
Önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk
Sonunda sabahın bir yerinden
Uyanıp kalmış ayağa ırmak
Ölen ben, öldüren benden
"GÜZİN OSMANCIK"
Yaratıcının en mükemmel tasarımıyım ben!
İnsanım! Ve en mükemmel şekilde tasarlandım.
“Ben gizli bir hazineydim, istedim ki bilineyim” diyerek yarattığı âlemlerin en sevgilisi Muhammed’in nuru aşk-ı ile yaratılan kâinatın malıyım. Yani büyük bir aşkın ürünüyüm.
Aşk çocuğuyum ben..
Âşık olmak ve kâinata sevgimi sunmak üzere programlandım Yaratıcım tarafından.
Aşk ne zaman, ne de mekân arar.
İlle de mekân derseniz kalbim derim.
Zaman ise; geldiği andır…
O gelmeden hissettirir kendini, olaylarla belli eder geleceğini.
Sanki geleceğini bilir gibi beklerim onu.
Bir hassasiyet bir durgunluk başlar yüreğimde,
Fırtına öncesindeki sessizlik gibi bir sükût kaplar etrafımı.
Sanki bir şeyleri hisseder ama ne olduğunu kestiremem bir türlü.
İşte o an aşk kapımdadır, içeri girmek için davet bekler benden.
Ben aşkı bilsem de O’nun kadar aşkı hiç kimse bilemez.
O sevenlerin en sevenidir, çünkü aşkı yaratan O dur.
O aşkın ta kendisidir.
Sevmeseydi zaten yaratmazdı beni.
O, istenmeyi istemeseydi, istemeyi içime vermezdi.
O sevilmeyi ister, O istenmeyi bekler.
Ve yine insanla ayna tutar insana..
Aslında aynada O’dur, Sevgide O’dur, Aşk da O’dur.
O benim kapıma gelen deli sevdamdır..
“İnsan benim sırrımdır. Ben insanın sırrıyım ” der.
Sır nedir?…
Aslında kâinattaki en büyük sır “AŞK” tır.
Sev der, çok sev ama en çok beni sev..
Sevdirir birleştirmez, Gösterir yaklaştırmaz, Özletir hasret bırakır, Âşık eder kavuşturmaz.
Zaten kavuşsa adı ÂŞK olmaz.
Yan der, çıra gibi yan ama tutuşma der.
Tutuşacaksan sadece benim için tutuş.
Bir baş eğmezliktir insanın hayata karşı hırçınlığı.
Ve kendini bildiği andan itibaren aşkı arar.
Kâinattaki her şey O’nu arayıştır aslında..
O’nu keşfetmek üzere programlanmıştır hayat.
Her şeye rağmen AŞK tektir.
Gecelerce yıldızların parıltısını seyredersiniz,
Ne güzel, Ne ulaşılmazdır onların ışığı.
Ama onlarda güneşten alırlar parlaklıklarını.
Güneşi seyredemezsiniz gözleriniz kamaşır.
Gaye-i ışıktır güneş, Vesile-i ışıktır yıldızlar, güneşi yansıtırlar.
Vesile-i AŞK tır insan, Gaye-i AŞK tır Allah
Ve perde-i AŞK tır insanı sevmek.
İnsanla perdeler kendini hasret bırakır özletir göstermez.
AŞK-ı dünyevidir insan ve AŞK-ı uhrevidir Allah.
O kulunun kalbine nazar etmeye görsün,
Kıvılcımı yaktı mı artık hiç kurtuluşunuz yoktur.
O yarattığı kulunu sevdirerek yaklaştırır kendine.
Sevgilinin zatında aslında kendi nurudur görünen.
Seven O’nu sever, Arayan O’nu arar,
İsteyen O’nu ister, Özleyen O’nu özler.
Peşinden koştuğumuz da O, Kavuşmak istediğimizde O,
Sarılmak istediğimizde O dur..
AŞK; tekdir..
Aslında en büyük lütûftur bu, Kulunun kalbine koyduğu kor ateş.
“Her göz etmez fark, İşitmez her kulak,
Saklı olmaz birbirinden CAN ve TEN
Canı görmek için izin yok ki bil ki sen
Bir ateştir, yel değildir ney sesi;
"Kim ki ateşsizdir; Yok olsun böylesi ” der Mevlana..
İşte yana yana gelir kul ona.
Mucibince amel ederse dünyevi aşktan uhrevi aşka geçiverir.
Aslında Mecnun’a Leyla’dan tecelli eden de onun aşkının nurudur.
Ama o kalbe kendi sevgisinden daha şiddetli bir sevginin girmesine müsaade eder mi hiç?
Kulunu kullanır, önce kulunda hissettirir zatını, Gönlüne lezzet tat verir. Güllerin kokusunu gül kokusuyla duyurur, Bülbüllerin sesini dinletir, Şakayıkların renklerini gösterir, Fark ettirir hayatı, Aldığı soluğu hissettirir. Sonsuz sevgi pınarından su içirir. Sevmeyi böyle öğretir kuluna.
Sevince, İlkbahar olur Sonbaharlar âşıklara.
Ve aşkı insana insanla efsane eder ve aşığı aşka müptela eder.
Aşık artık maşuğunun peşinden koşar, her yerde onu arar.
Leylalar Mecnunlar, Yusuflar Züleyha’lar, Ferhatlar Şirirnler ve daha nice efsaneler bu aşkla ona erdiler.
Anne sevgisi, Eş sevgisi, Kardeş sevgisi, Evlat sevgisi, Sevgili sevgisi, Allah dostlarına duyulan sevgi, hepsi birdir.. Hepsi tek pınardan beslenir.
Çünkü SEVGİ tektir..
Bilmeden Allah’ı sevmektir ÂŞIK olmak, işte budur aşka mecaz katmak.
O zatını, Kulunun suretinde gizler görünmez, ama O kulunu görür..
O bilir, O çok sevdiği kulunun kendisini aradığını,
Bir gün mutlaka kendine âşık olacağını da bilir.
Bu aşkla Mahmut Hüdai-ye kadılığı bıraktırır.
İbrahim Ethem’i atlas yorganından çıkartır.
Bişr-i Hafî’ye bütün varlığını tükettirir.
Niyazi-i Mısri’ye mum yaptırıp sattırır.
Ferhat’a dağları deldirir, aşığa acı çektirir.
ÂŞIK sadece sever,
O sevdiği ile birlikte olmayı sever, o sevmeyi sever ve
“Seni seviyorum” demeyi sever.
Âşık, ÂŞKA âşıktır, ÂŞIK aslında SANA ÂŞIKtır…
Tek “Seni seviyorum” “Seni seviyorum” demeyi seviyorum..
24 Mayıs 2012 Perşembe
"KAHRAMAN TAZEOĞLU"

"Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen,
Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor…”
Boğazımı yırtarcasına susuyorum
Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
Ya sorulmamaktan solan sorularda
Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun
her akşam
Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam
...
Pimi çekilmiş coğrafyalarda
Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım
Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım
Az gittim… uz bittim… hiç geldim!!!
Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde
Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen
Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım
Kendine kaçak yolcular bindiren…
Her yolcu da kendini ihbar eden!
Kalbime girmek tehlikeli ve yasaktırlarla
Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
Ve ben senden yırtılma bir yelkenle
Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim
Sonumu baştan yazdım;
İçimde hala bana ilk aldığın acım!
Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme
Aklıma yaprakların dökülüyor
Bugün aklımda sen vardın;
Aklımı karıştırmadım!
Artık biliyorum…
Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü!
Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi
Hala gözlerinde kalp kapaklarım
“Seni almadan içimden nasıl giderim?”
Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin
Koca koca kışları;
Kısa kısa şubatları biriktirdin…
Susku sınanmamış bir ustura gibidir
Susardın…
İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın
Bak şimdi gönülsüz gittiler senden;
Gönlünü çaldıkların !!!
Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de
Ve adın gibi bilirsin;
Aramayı unutan bulmayı öğrenemez
Bugünler dünlerinden utanıyorsa
Hiç yarın olamayacaklar
Şimdi ne bugünsün ne de yarın
Olsa olsa sadece bir yarım;
Ya da eksilen yanım!
An kaybından ölen zaman
Senden daha katilini bulamadı kendine
Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan
Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından…
Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride
Ekmeğini aşktan çıkaran!
“Sustalı bir aşk senin ki
Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum”
Korunak sandığım tüm senlerde
İçimde yoktan başka bir şey kalmadı
Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında
İki büklüm acılarla …
Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum
Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum
Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç?
Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç?
Dilsizler yalan söyleyemez anladım,
Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın!
Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki
İçimde kimseye yer bırakmadın
Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak
Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak
Hangi dil kendini kandırabilir ki?
Aşk bir suç değil mi ;
Her defasında kendini ihbar edip yakalatan.
Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan
Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler
Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa
Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu
“Şimdi eksilen her yanıma adını verdim
Bu yüzden güzelim ben…”
Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da
Ben hancı sen soncu
Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar
Elbette unuturum sonunda
En fazla bir mevsim ağlarım
Alışırım yalancı baharlara ama;
Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda
Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam
Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer
Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor
Ve sustuklarım neler söylüyor
“Gittin değil mi?
Şimdi ne desem kar yağıyor…”
Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor…”
Boğazımı yırtarcasına susuyorum
Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
Ya sorulmamaktan solan sorularda
Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun
her akşam
Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam
...
Pimi çekilmiş coğrafyalarda
Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım
Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım
Az gittim… uz bittim… hiç geldim!!!
Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde
Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen
Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım
Kendine kaçak yolcular bindiren…
Her yolcu da kendini ihbar eden!
Kalbime girmek tehlikeli ve yasaktırlarla
Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
Ve ben senden yırtılma bir yelkenle
Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim
Sonumu baştan yazdım;
İçimde hala bana ilk aldığın acım!
Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme
Aklıma yaprakların dökülüyor
Bugün aklımda sen vardın;
Aklımı karıştırmadım!
Artık biliyorum…
Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü!
Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi
Hala gözlerinde kalp kapaklarım
“Seni almadan içimden nasıl giderim?”
Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin
Koca koca kışları;
Kısa kısa şubatları biriktirdin…
Susku sınanmamış bir ustura gibidir
Susardın…
İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın
Bak şimdi gönülsüz gittiler senden;
Gönlünü çaldıkların !!!
Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de
Ve adın gibi bilirsin;
Aramayı unutan bulmayı öğrenemez
Bugünler dünlerinden utanıyorsa
Hiç yarın olamayacaklar
Şimdi ne bugünsün ne de yarın
Olsa olsa sadece bir yarım;
Ya da eksilen yanım!
An kaybından ölen zaman
Senden daha katilini bulamadı kendine
Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan
Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından…
Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride
Ekmeğini aşktan çıkaran!
“Sustalı bir aşk senin ki
Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum”
Korunak sandığım tüm senlerde
İçimde yoktan başka bir şey kalmadı
Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında
İki büklüm acılarla …
Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum
Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum
Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç?
Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç?
Dilsizler yalan söyleyemez anladım,
Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın!
Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki
İçimde kimseye yer bırakmadın
Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak
Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak
Hangi dil kendini kandırabilir ki?
Aşk bir suç değil mi ;
Her defasında kendini ihbar edip yakalatan.
Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan
Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler
Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa
Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu
“Şimdi eksilen her yanıma adını verdim
Bu yüzden güzelim ben…”
Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da
Ben hancı sen soncu
Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar
Elbette unuturum sonunda
En fazla bir mevsim ağlarım
Alışırım yalancı baharlara ama;
Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda
Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam
Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer
Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor
Ve sustuklarım neler söylüyor
“Gittin değil mi?
Şimdi ne desem kar yağıyor…”
23 Mayıs 2012 Çarşamba
22 Mayıs 2012 Salı
"NEREDE GÖRÜLMÜŞ MAVİNİN İDAM EDİLDİĞİ?"
Lisedeydik.
Güzel olan ne varsa yasaktı.
Duvarlar afişsizdi.
"İnsanları fişleyenlerdi, duvarların afişlenmesini istemeyenler."
Nazım Hikmet’i, inadına o yıllarda sevmiştik.
Bir resmini kestim dergiden; cüzdanımda taşıyorum sürekli.
Yasaksın bize.
Tehlikesin.
Şiirlerini, kitaplarının kapaklarını gazete kağıtlarıyla kaplayarak sokağa çıkartabiliyoruz. Saklıyoruz seni.
O deliler gibi sevdiğin insanından, havadan, topraktan, aç yüreklerden saklıyoruz seni.
Hep ağlıyorum Nazım Amca. Seni düşünüyorum. Hep seni düşünüyorum. Döndüğünü düşünüyorum.
Bir kaptan seni çınarlı, kubbeli mavi limana çıkartıyor, koltuğunun altında onurlu hayatının seyir defteri. Müthiş ağlıyorum. (…) Benim de kanıyor mendilim. (…)
- "Deniz'i astılar mı?" diye soruyorsun kuşkulu.
- "Deniz hiç asılır mı?"
Nerde görülmüş mavinin idam edildiği...
// ALINTI //
21 Mayıs 2012 Pazartesi
"ÖMER HAYYAM"
Al istersen, veresiye Cennet senin olsun!
Bana bir açıklık yer, bir çayır çimen olsun;
Bir kadeh, bir güzel, bir şarap sunan olsun yeter.
Ama bunlar peşin olsun.
Bana bir açıklık yer, bir çayır çimen olsun;
Bir kadeh, bir güzel, bir şarap sunan olsun yeter.
Ama bunlar peşin olsun.
Cennet, Cehennem gibi lâflara boş verelim.
Cehennem'e hani kim gitmiş,
Hani, Cennet'ten dönen kim?
Cehennem'e hani kim gitmiş,
Hani, Cennet'ten dönen kim?
"CAN DÜNDAR"
Hiç, bir insanı unutmak;
Bir insandan vazgeçmek,
Bir insanı, hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda,
Kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
Hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
Eer an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip,
Ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi...
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek?
Ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
Ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi,
Sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek...
Bu kadar özlemek,
Etini kemiğini yakarcasına özlemek…
Çok kötü değil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
Ona dokunamamak,
Onu işitememek,
Artık sonunun “Pi” hali değil mi?
Biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o...
Kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak,
Belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
Belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
Belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
Belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak,
Ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı farketmeden!
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
20 Mayıs 2012 Pazar
"ADI AŞK SEBEBİMİN"
Belki de zamansız açtım içimi
Yüreğim şeffafdı, aklımsa deli
Ben geldim, sen kaçtın hep bana inat
Bir vardın bir yoktun, hep masal gibi
Ne kara kaşına ne kara gözüne
Ben tek bir sözüne tutulup kaldım
Değmedi bir kere ellerin yüzüme
Gel gör ki bin yıldır sanki vardın
Bir vardın bir yoktun, hep masal gibi
Ne kara kaşına ne kara gözüne
Ben tek bir sözüne tutulup kaldım
Değmedi bir kere ellerin yüzüme
Gel gör ki bin yıldır sanki vardın
ADI AŞK SEBEBİMİN
Her hata kalbimin
Hep değerinden
Hep gereğinden
Hak ettiğinden
Hep değerinden
Hep gereğinden
Hak ettiğinden
ÇOK SEVDİM...
19 Mayıs 2012 Cumartesi
"NAZIM HİKMET"
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki;
Takip edemedim.
Ellerim boşlukta,
Ellerim boşlukta,
Ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi,
Ellerim buz gibi,
Ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
Bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde...
Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan zamana bırakmak" değil,
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde...
Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan zamana bırakmak" değil,
"Zamanla bırakmamak"tır!
Şimdi bana, geçen o zamanın;
Unutulmaz sancısı kalır...
Gittiğim eğer bensem,
Unutulmaz sancısı kalır...
Gittiğim eğer bensem,
Söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben,
Sende yoktum zaten ben,
Ben yine bende bittim...
"Hz. MEVLANA"
Mestlik;
Sana selam etmede, gizlice haberler yollamadadır...
Gönlünü kapıp aldığın kişi,
Canını da sana kul köle etmek istemektedir.
"DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN TÜRKİYEM"
Yazmam gerekiyor içimden gelenleri...
İstiyorum... Yazmalıyım... Çünkü bugün BAYRAM...
Kelimelerle oynamak, düşüncelerini aktarmak çok zor iş yahu!
Belki de kolay!
Ne bileyim neredeyse herkes artık şair, yazar, söz erbabı olunca(!)
Bugün 19 Mayıs...
Yani bir ulusun "Emperyalizm" denen kan emici canavarı dize getirdiği tarih...
Bir ulusun direnişinin başladığı gün... Birbirine güvenerek, millet olmanın ne kadar önemli olduğunu bilerek, düşmana karşı tek yumruk, tek vücut birlikte hareket ettiği gün... Hainler yok muydu, vatanseverler kadar? Elbette vardı... Hala var!
Emperyalizm'in ne olduğunu kaç kişi biliyor bunu da merak ediyorum? Tamam çok güzel insanları olduğu gibi kabul etmek çok güzel... De diğerleri "bizi, biz olduğumuz için kabul ediyorlar mı?" orası muamma işte!
1095 Haçlı Seferleri'nden beri Ortadoğu'da, Asya'da, Afrika'da olmaları gerektiğini düşündükleri için bu sevdadan bir türlü vazgeçmeyen bir kısım Hristiyan ve Yahudilerin başını çektiği "AZINLIK", ne yazık ki "ÇOĞUNLUĞU" güçlü ekonomileriyle, kulisleriyle, "adam kullanmaktaki becerileriyle" ve kanı bozuk, niyeti bozuk vatan hainlerini" kendi saflarına çekmekteki muhteşem ikna güçleriyle bu emellerine ulaşmayı "KUTSAL HEDEF" haline getirmektedirler...
1919 yılının 19 Mayıs'ında Atatürk'ün ve arkadaşlarının "KUTSAL HEDEFİ" de ülkeyi emperyalizm denilen canavardan temizlemekti... Tek başına yapmadı tabii; kendisine inanan insanlarla bu devrimi gerçekleştirdi... Kimseye "ÜST KİMLİK-ALT KİMLİK" sorduğunu sanmıyorum! Her inançtan, her ideolojiden, her tür yaşam tarzından, her köyden, kasabadan, ilden, dağların öte yanından insanları ikna etmek çok mu kolaydı acaba? Hayır, elbette değildi... Şunu anlıyorum ki; dedelerimiz ve ninelerimiz bizlerden çok daha vatansevermiş!
Şimdi de ülke işgal altında, üstü kapalı olsa bile!
ATATÜRK'Ü ANMA'yı yasaklayan zihniyet, emperyalizmin elinde oyuncak! Kendi ülkesinin insanlarını koruyamayan, ordusunu bertaraf eden, halkını sindiren, korkutan, aydınlarını içeri atan bir zihniyet yönetiyor şu anda ülkeyi... Ve Cumhuriyet'ten intikam alarak üstelik...
KESER DÖNECEK, SAP DÖNECEK, GÜN GELİP HESAP DÖNECEK İNŞALLAH...
Bugün ulusumuz için "DİRİLİŞ GÜNÜ"!..
Gerçi her ne kadar şu anda uyutuluyor olsak da bazılarımızın gözü hala açık, uyumuyoruz biline!
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN TÜRKİYEM...
18 Mayıs 2012 Cuma
"YOL BELLİ!"
Bu demde bize de yer ver hancı!
Sevgiliye halim belli, aşka yabancı...
Bilmem kaç sefer? Bu kaçıncı?
Artıyor güle karşı divane gönlümün istiyaki;
Hal belli...
Kalp belli...
Aşık belli...
Maşuk belli...
Yol belli...
"HEP BÖYLE KAL!"
Herkes bir şey aldı götürdü benden,
Kimi umutlarımı...
Kimi umutlarımı...
Kimi inançlarımı...
Kimi en güzel duygularımı...
Herkes bir şey aldı götürdü benden,
Kimi bugünlerimi...
Kimi yarınlarımı...
Kimi en güzel anılarımı...
SEN başkalarına BENZEME sakın...
HEP BÖYLE KAL!
Hep bana yakın...

"BELKİ OLUR YA!"
Hani olmaz ya!
Şimdi açsam pencereyi de beklesem...
Sen gelsen...
Olmaz ya hani geliversen...
Hiçbir şey sormasan,
Hiçbir şey söylemesen,
Sussam...
Şimdi açsam pencereyi de beklesem...
Sen gelsen...
Olmaz ya hani geliversen...
Hiçbir şey sormasan,
Hiçbir şey söylemesen,
Sussam...
Sussan...
Sussak ...
Susuşların anlattığını dinlesek,
Sırt sırta otursak,
Katılasıya ağlasak,
Sormasak birbirimize sebebini...
Sonra dönsek yüzyüze,
Sarılsam...
Susuşların anlattığını dinlesek,
Sırt sırta otursak,
Katılasıya ağlasak,
Sormasak birbirimize sebebini...
Sonra dönsek yüzyüze,
Sarılsam...
Sarılsan...
Sarılsak...
Dans etsek...
Ve yine hiçbir şey konuşmasak...
Ama anlasak,
Ne vardı sahi?
Olmaz ya...
Hayal ya ...
Hani diyorum;
Olsa ne vardı?!..
Dans etsek...
Ve yine hiçbir şey konuşmasak...
Ama anlasak,
Ne vardı sahi?
Olmaz ya...
Hayal ya ...
Hani diyorum;
Olsa ne vardı?!..
"ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN"
Unut, demek kolay gel bana sor bir de;
Unutamıyorum işte unutamıyorum!
Bir şey var şuramda beni kahreden,
Şuramda tam yüreğimin üstünde,
Çakılı duran bir şey var,
Elimde değil söküp atamıyorum!
Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere,
Kimi görsem biraz sana benziyor,
Seni hatırlatıyor şu bulut şu gökyüzü,
Şu kayaları döven deniz,
Şu hüzünlü melodi, şu napoliten şarkı;
Bir zamanlar beraber dinlediğimiz...
Boyuna seni düşünüyorum durmadan usanmadan;
Şimdi diyorum o ne yapıyor acaba?
O güzelim gözleri kime bakıyor?
O canım elleri nerde?
Oysa günler o günler değil,
Akşamlar o akşamlar değil,
Ve kalan şimdi sadece özlemin gecelerde,
Durup durup seni büyütüyorum içimde...
Seninle acılar büyütüyorum,
Yeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz,
Kirli sular yürüyor iliklerime...
Bir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun?
Bir daha görsem seni, diyorum bir daha görsem;
Bir gün olsun bir dakika olsun...
Unut demek kolay, gel bana sor bir de;
Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum!
Dilimin ucunda sen; başımın içinde sen...
Kader misin, ecel misin nesin sen?
Unutamıyorum işte unutamıyorum...
17 Mayıs 2012 Perşembe
"CANDAN ÜNAL"
Haklı, zordur benim gibi kadınları sevmek!
Hangi taşı sıksa suyunu çıkartabilen kadınlarız biz.
Kimseye eyvallahımız da yok, aminimiz de!
Doğru; zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü seviyormuş gibi yapamazsın, kandıramazsın.
Sevdanın da, acının da, ihtirasın da, tutkunun da,
En dibini, en yükseğini yaşamış bir kadını, hangi duygunla elinde tutacaksın?
Haklısın arkadaşım, sen de haklısın; zordur benim gibi kadınları sevmek!
Kendi yalanını ayağına dolaştıracak,
Daha sen kapıdan çıkarken akşam ne yapacağını anlayacak,
Bir adım sonrasını tahmin edip söylemeden yapacak…
Zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü oturduğun yerden televizyonda kanal değiştirir gibi,
Yönetemezsin, ezemezsin, diş geçiremezsin...
O istemedikçe başını önüne eğemez, susturup, laf dinletemezsin...
Açığını, eksiğini yakalar, canı isterse vurur suratına seni bozar.
Zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü kavanoz kapağı açmak için sana ihtiyaç duymayız.
Ampulü de kendimiz takarız, çamaşır makinesinin giderini de kendimiz bağlarız...
Kamyonun geçebileceği mesafeden küçücük arabamızla nasıl geçeceğiz diye,
Trafiği birbirine katmayız;
Bayan diye bizi sıkıştırmak isteyen şoförün üstüne sürer, altta kalmayız...
Yalandan yere erkeğe ihtiyacımız varmış gibi davranmayız.
Haklısın zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü biz gerçekten kadın gibi kadınız, yanımızda, kolumuzda yakışanı ararız.
Dilimize bazen küfür yerleşir, bazen kahkaha, onu bile kendimize yakıştırırız;
Hiç avama kaçmayız.
Haklısın, zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü hem mangalda, hem tartıda, hem çarşıda
Adam gibi durmayı, adam olmayı, adam gibi sahiplenip sevmeyi gerektirir,
Böyle kadınlarla yaşayabilmek.
Hangi taşı sıksa suyunu çıkartabilen kadınlarız biz.
Kimseye eyvallahımız da yok, aminimiz de!
Doğru; zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü seviyormuş gibi yapamazsın, kandıramazsın.
Sevdanın da, acının da, ihtirasın da, tutkunun da,
En dibini, en yükseğini yaşamış bir kadını, hangi duygunla elinde tutacaksın?
Haklısın arkadaşım, sen de haklısın; zordur benim gibi kadınları sevmek!
Kendi yalanını ayağına dolaştıracak,
Daha sen kapıdan çıkarken akşam ne yapacağını anlayacak,
Bir adım sonrasını tahmin edip söylemeden yapacak…
Zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü oturduğun yerden televizyonda kanal değiştirir gibi,
Yönetemezsin, ezemezsin, diş geçiremezsin...
O istemedikçe başını önüne eğemez, susturup, laf dinletemezsin...
Açığını, eksiğini yakalar, canı isterse vurur suratına seni bozar.
Zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü kavanoz kapağı açmak için sana ihtiyaç duymayız.
Ampulü de kendimiz takarız, çamaşır makinesinin giderini de kendimiz bağlarız...
Kamyonun geçebileceği mesafeden küçücük arabamızla nasıl geçeceğiz diye,
Trafiği birbirine katmayız;
Bayan diye bizi sıkıştırmak isteyen şoförün üstüne sürer, altta kalmayız...
Yalandan yere erkeğe ihtiyacımız varmış gibi davranmayız.
Haklısın zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü biz gerçekten kadın gibi kadınız, yanımızda, kolumuzda yakışanı ararız.
Dilimize bazen küfür yerleşir, bazen kahkaha, onu bile kendimize yakıştırırız;
Hiç avama kaçmayız.
Haklısın, zordur benim gibi kadınları sevmek!
Çünkü hem mangalda, hem tartıda, hem çarşıda
Adam gibi durmayı, adam olmayı, adam gibi sahiplenip sevmeyi gerektirir,
Böyle kadınlarla yaşayabilmek.
16 Mayıs 2012 Çarşamba
"NEYZEN TEVFİK"
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer...
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, Gulgule-i Cem de geçer...
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, Gulgule-i Cem de geçer...
İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan,
Utanır gayret-i gufranla Cehennem de geçer...
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, Efsane-i Adem de geçer...
Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne,
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne,
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer...
14 Mayıs 2012 Pazartesi
"KEÇECİZADE İZZET MOLLA"
Zülfündedir benim baht-ı siyahım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncitirmiş meğer ki seni âhım
Seni sevdim odur benim günahım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncitirmiş meğer ki seni âhım
Seni sevdim odur benim günahım
Aşkını saklarım gönlümde nihan
Gizlice gizlice ağlarım heman
El gibi cefadan söylemem figan
Seni sevdim odur benim günahım
Gizlice gizlice ağlarım heman
El gibi cefadan söylemem figan
Seni sevdim odur benim günahım

Müptelayım senin ahu gözüne
Bakıp bakıp ah ederim yüzüne
Anladım uymuşsun eller sözüne
Seni sevdim odur benim günahım
Bakıp bakıp ah ederim yüzüne
Anladım uymuşsun eller sözüne
Seni sevdim odur benim günahım
"MUTLU OLMAK ◕‿◕"
BALKONUMDA, SAKSININ İÇİNDE, BİR BEBEK GİBİ GÖZÜNÜN İÇİNE BAKIP BÜYÜTTÜĞÜM AMA YILLARDIR BİR TÜRLÜ ÇİÇEK AÇMAYAN "HANIMELİ"M NİHAYET BU YIL ÇİÇEK AÇTI...
MUTLUYUUUUUUUUUUUMMMMMMMMMM:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)