20 Aralık 2012 Perşembe

"MUHARREM İNCE"

 


On yılda gönülleri ayrıştırdınız, on yılda idealleri yok ettiniz.

On yılda bankalarımızı ayrıştırdınız, lokantalarımızı ayrıştırdınız, gıdalarımızı ayrıştırdınız, marketlerimizi ayrıştırdınız.

On yılda, Türkiye'yi ayrıştırdınız. Sürekli k...avga ettiniz, bilim kurullarıyla kavga ettiniz, yargı organlarıyla, iş dünyasıyla, medyayla, işçi sendikalarıyla, muhalefetle, tarihle kavga ettiniz, dizilerle kavga ettiniz, komşu ülkelerle, çiftçiyle, öğrenciyle kavga ettiniz, size biat etmeyen herkesle kavga ettiniz. Kavgadan, çatışmadan, kamplaşmadan nemalandınız.

Tarihi tersinden okutmaya çalıştınız. Kendinize göre bir medya, kendinize göre demokrasi, siyaset, tarih, hukuk ve dürüstlük anlayışı geliştirdiniz.

Sizden olmayan herkesi yok etmek için her yola başvurdunuz. Sizin gibi düşünmeyenleri ya zindana attınız ya da genel başkan yardımcısı yaptınız.

19 Nisan 2011, Genel Başkan Yardımcınız Sayın Numan Kurtulmuş bakın ne diyor? "2023'te bu zadegân iktidar olursa BOP sayesinde bölge ülkelerinin sayısının 2 katına çıktığını göreceğiz, icra gelmeyen ev kalmayacağını göreceğiz, zenginlerin yaşadığı sitelerin etrafından dilenen yoksullara polisin biber gazıyla müdahale ettiğini göreceğiz, AVM'lerin önünde bakkalların, kasapların, manavların dilencilik yaptığını göreceğiz, 2023'te Başbakanın çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı, belediyeden arkadaşı ve şoförlerinden başka kimsenin milletvekili olamadığını göreceğiz. Yağmur sularının parayla satıldığını göreceğiz."
Bunları ben söylemiyorum, Numan Kurtulmuş 11 Nisan 2011'de söylüyor, "Yağmur sularının parayla satıldığını göreceğiz." diyor. Yani dün böyle diyordu Harun, bugün o da olmaya karar verdi Karun.

Sizin gibi düşünmeyenleri ya işten attırdınız ya iftira attınız ya da peşine polis ve müfettiş taktınız.

Sadece 2012 yılında 47 kitaba yasaklama kararı çıkarttınız.

Orta Doğu Teknik Üniversitesini Orta Doğu'nun sokakları sanıp bir yandan uydu fırlatırken diğer yandan uyduyu fırlatacak öğrencilere gaz sıktınız.

"Hedefe giderken şeytanla bile iş birliği yaparım." deyip PKK'lılardan gizli tanık yaptınız.

"Dostum, kardeşim" dediklerinizin linç edilmesi için bavulla para gönderdiniz.

Bu topraklarda Yunus Emre'ye sansür uygulayıp "Bayrak" şiirini kitaplardan çıkarttınız.

Türkiye'nin en parlak öğrencilerinin 500 puanla girdiği ODTÜ'ye siz 5 bin polisle girdiniz.

1 numaranız "Güroymak değil, Norşin." dedi, 2 numara "Ne Roboskisi, Uludere." dedi, 3 numara ise dağa çıkmayı tercih etti.

Somali'nin olmayan Merkez Bankası Başkanına randevu verip atanamayan öğretmenlere randevu vermediniz.

Nasrettin Hoca'nın kazanı doğuruyordu, sizin gemicikleriniz doğurdu.

Çanakkale'de kanser hastası öğretim üyesini işten attınız, Gaziantep'te milletvekili olan öğrencilerin okula gelmemeleri için özel senato kararı çıkarttınız.

Deniz Feneri'nde sanıkları yargılamak yerine savcıları yargıladınız.

"Asarım, keserim, parçalarım iktidarı" oldunuz.

Ekonomik açıdan iki farklı Türkiye yarattınız. Birinde açlık var, sefalet var, yoksulluk var, diğerinde şatafat var, savurganlık var, haram var. Birinci Türkiye'de 2,5 milyon resmî işsiz var.

Çalışanlarının yüzde 47'si asgari ücretli olan bir Türkiye bu. 127 bin öğretmen açığının olduğu bu ülkede 36 öğretmen intiharı var; kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen 1 milyon yurttaşımız var; maaşına 4 lira zam yapılan şehit babası var; 800 bin protestolu senet var; nüfusunun yüzde 41,6'sının akan çatısını, çürüyen penceresini onaramayan Türkiye var.

Gelelim ikinci Türkiye'ye, sizin Türkiye'nize:. Makam arabasının aylık kirası 21 bin lira olan Anayasa Mahkemesi Başkanı var; örtülü ödeneklerde rekor kırıp Meclisteki makam odasını 360 bin liraya yenileten Başbakan var; brüt maaşı 22 bin euro olan başbakanlık danışmanı var; aylık kirası 980 bin lira olan bakanlık var; 50 bin liralık konutta kiracı olarak oturan Dışişleri Bakanı var.

Bu şatafatı yaşamak için, bu ikinci Türkiye'yi kurmak için bakın neler yaptınız: 70 sente bile muhtaç olduğumuz günlerde satmadığımız ne var ne yok hepsini sattınız; verginin vergisini aldınız; doğal gaza yüzde 18, memura yüzde 3 zam yaptınız; dünyanın en pahalı benzinini tükettirdiğiniz gibi Ahmet'e, Mehmet'e 4,60'tan sattığınız benzini Hans'a, Coni'ye 1,48'ten sattınız.

Bu çarkı kurmak için, bu çarkı korumak için Danıştay Başkanını Danıştay'a aklattınız, Hükûmeti Sayıştay'a aklattınız, bakanları milletvekillerine aklattınız. Hak arayan öğrenciyi, grev yapan işçiyi, HES'lere karşı çıkan köylüyü, yürüyen öğretmeni, doktoru polise, jandarmaya coplattınız. Ceberut on yılı muhteşem yüzyıl gündemiyle kapatmaya çalıştınız. Şehit askerimizin cenazesinde onun mezhebini sorguladınız. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yasakladınız. IMF'ye borç para vereceğinizden bahsederken bütçedeki 53 milyarlık faizi açıklayamadınız. "Allah Allah!" nidalarıyla aldığımız bu toprakları "Allah Allah" diyerek NATO toprağı ilan ettiniz. Ecdadımızın at sırtında gittiği yerlere uçakla bile gidemediniz. Erbil'e hurma yemeye giderken Kayseri'de pastırma yediniz. Yolsuzluk yapanı değil, yolsuzluğu itiraf edeni azarladınız.

Meclisin futbol takımının maçını canlı yayın verirken Meclis görüşmelerini göstermediniz. Başbakan bakanların açıklamalarını tekzip ederken Dışişleri Bakanı Başbakanı tekzip etti.

Halkı kandırmayın. Bu topraklarda "Bismillah" demeyi kimse suç saymadı ama siz "Elhamdülillah" demeyi öğrenemediniz, şükretmeyi bilmediniz.

Yargıya talimat vermek yetmedi, yargının yerine geçmek istediniz. Yasamaya talimat vermek yetmedi, başkan olmak istediniz. Kadı da siz, mebus da siz, sultan da siz olmak istiyorsunuz.

En son geldiğiniz yer "Kuvvetler ayrılığı bize engel oluyor." diyerek demokrasi treninden diktatörlük hızlı trenine binmek istediniz.

Değerli milletvekilleri, bu bütçenin en önemli yeri neresi biliyor musunuz? Sayın Başbakanın bakanlarından birisi gazı savundu, öbürü freni savundu. Peki bugün kim konuştu? Gazı savunan mı konuştu, freni savunan mı konuştu? Freni savunan konuştuğuna göre demek ki ülkenin ekonomisinin şarampole yuvarlanma olasılığı vardır. Bu bütçenin şarampole yuvarlanma olasılığını Sayın Başbakan da kabul etmiş olacak ki frene basmak isteyen başbakan yardımcısını bugün tercih etti.

Yine bir başka konu da şudur değerli milletvekilleri: Ben başından beri takip ediyorum Sayın Babacan'ın konuşmasını. Sayın Başbakan beni dinlememek için, baktı ki ne yapacak, dışarıya çıktı. Bu, benim on yıllık milletvekilliğimde, iki bütçenin son konuşmasında, Başbakanı, Sayın Başbakanı çok rahatsız ediyorum demek ki, bir yolunu bulup Başbakan dışarıya çıkıyor, benim konuşmam bittimi geliyor. Ben bunu hayatımdaki büyük bir onur olarak alıyorum.

Bunu gerçekten çok önemsiyorum ve size şunu söylüyorum sayın milletvekilleri: Siz, demokrasi treninden inip diktatörlük hızlı trenine tam gaz gitmektesiniz. Ama unutmayınız, er ya da geç, bu yüce çatı tanıklık edecektir ki, bu çark kırılacaktır, bu düzen değişecektir ama siz, bu gök kubbe altında hoş bir seda olarak bile kalamayacaksınız.

"CHP"

 

"PABLO NERUDA"


Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Şöyle diyebilirim:
"Gece yıldızlardaydı ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler"
Gökte gece yelinin söylediği türküler
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler
Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım
Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler
Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim
Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler
Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler
Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi
Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler
Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar
Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler
Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere
Uzaklarda birinin söylediği türküler
Bakışlarım kovalar onu tellim her yerde
Bakışlar sanki onu bana getirecekler
Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur
Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler
Sesim arar rüzgârı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler
Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi
Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler
Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer
Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım
Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler
Budur bana verdiği acıların en sonu
Sondur bu onun için yazacağım dizeler
 
 
 

18 Aralık 2012 Salı

"XSENTIUS"


 


Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut.
Ama kimseye teslim olma.
İçten ol, telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil olduklarında zaman bile dinle onları. Çünkü, dünyada herkesin anlatacak bir hikayesi vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen. Hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir. Aşka burun kıvırma sakın.
O çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bir bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu sakın unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı ömür boyu sürer.
Bazı idealller o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme. Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol. Hatırlar mısın doğduğun zamanları. Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde, sonunda bütün servetin sensin.

IX. YÜZYIL

10 Aralık 2012 Pazartesi

"BANA!"

 

"ARZU'ca"


21 ARALIK “MAYA TAKVİMİ’NE GÖRE KIYAMET" KOPACAKMIŞ!
 
Buna inananlar İzmir’in küçük bir köyü olan Şirince’ye akın edecekler,
rezervasyonlar yapılmış ve dahi mönüler hazırlanmış özel olarak!
 
Kendilerinden başka kimsenin kalmayacağı bir dünyada ne yapacakları da
ayrıca merak konusu tabii!
Hayır, oraya buraya çekiştirseler de köy uzamaz zaten, dünya yok olacak yahu!
 
Neyse bu “çılgınları” bir kenara bırakalım, aslında kıyamet kopmuştur;
Ama kimsenin haberi yok! Şöyle ki;
*Bir ülkede, 17 aylık bebeye tecavüz edenler varsa…  KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, Gülşah öğretmen görevli bulunduğu ilin valisine gidip koruma istemiş,
ve vali efendi de kendisine “En  kötü ihtimalle ölürsün!” diye gönderip koruma verilmemişse,
ve de Gülşah öğretmen, psikopat aşığı tarafından öldürülmüşse…  KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, kediye tecavüz edenler varsa…  KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, 6 yaşındaki Muhammed annesini fuhuş yaparken gördüğü için,
annesinin beraber olduğu erkek tarafından öldürülmüşse… KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, bayramda şeker toplamak için evden çıkan ikisi kardeş, üç çocuk,
bir sapığın kurbanı olup öldürülmüşse… KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede dersaneden evine dönmek için bindiği otobüste,
sözde “kendilerine özgürlük” isteyen birilerinin maşaları tarafından
molotof kokteyli ile yakılmışsa… KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, bayram ziyareti için ailesiyle birlikte dışarı çıkan 1 yaşındaki Almina bebek
teröristlerin düzenlediği bombalı saldırıda öldürülmüşse… KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, Ordu tasfiye edilmişse ve her gün şehit cenazeleri geliyorsa… KIYAMET KOPMUŞTUR!
*Bir ülkede, ülkenin kurucusunun adı; okul kitaplarından, okullardan hatta tarihten silinmeye çalışılıyorsa… KIYAMET KOPMUŞTUR!
Yaz yaz bitmez KIYAMET ALAMETLERİ!

VE BUGÜN 10 ARALIK…

YANİ “DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ”!

 

Tam komedi… Hangi insan hakları?!!!

 

Siyonizm ve emperyalizmin yönettiği bir dünyada

ezilenlerin daha da ezildiği,

güçlenenlerin daha da güçlendiği,

her gün onlarca insanın öldüğü,

“Acaba bugün nerede savaş çıkar?

Hangi ülke, hangi ülkeye bomba atar?” diye,

korku ve endişeyle yaşanılan bir dünyada;

İNSAN HAKLARI NEREDE ACABA?

 

Siyonizm ve emperyalizmin yönetiminde,

Erkek egemen bir dünyada,

İnsan Haklarından söz etmek, KOMİK değil mi?

 

Ve benim için;

Evde kahve bittiği zaman asıl kıyamet kopar,

Ben gidip kahve alayım en iyisi… J

"◕‿◕"

 


"CEMAL SÜREYA"

 

"◕‿◕"

 


"MURATHAN MUNGAN"

 


"LEVENT KIRCA"

 


"◕‿◕"

 

Şirince, İzmir'in Selçuk İlçesi'ne bağlı ve Selçuk'a 8 km. mesafede tarihi mimarisi korunmayı başarılmış turistik bir köydür.
 
Özgün adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilmiştir.
 
19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü, 1800 haneli bir Rum kasabasıydı. 1923'te Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sonucu Rumların ayrılmasıyla (çoğu Katerini'nin Nea Efesos köyüne yerleşmiştir), Kavala'nın Müştiyan (Moustheni) ve Somokol (Domatia) köylerinden gelen mübadillerle iskân edilmiştir. Köyün evvelce bağcılık, şarap üretimi ve zeytinciliğiğe dayalı olan ekonomisi, bir tütün bölgesinden gelen yeni sakinlerinin elinde bir süre sekteye uğramış, ancak son yıllarda artan turistik önemine paralel olarak, bu sektörler yeniden gelişmeye başlamıştır. Bağcılık ve zeytinciliğin yanı sıra, şeftali, incir, elma, ceviz yetiştirilir. 1950'li yıllarda 2000-3000 civarında iken sonradan 700'e kadar düşen köy nüfusu, 1990'lı yıllardan itibaren turizmin gelişmesiyle birlikte tekrar yükseliş eğilimi içine girmiştir. Köyde halen bazı Rum evleri pansiyon olarak hizmet vermektedir.

Şirince'de imal edilen ve pazarlanan değişik şarap türleri Türkiye çapında ün kazanmıştır. Köy içinde harap durumda olan iki Rum kilisesi bulunmaktadır. Ayrıca tarihi mimari yapısı korunmaktadır.




KIYAMET'TEN KURTULACAK TEK YER ŞİRİNCE(YMİŞ:)!
İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı 70 nüfuslu küçük turistik köy Şirince, Maya takvimine göre, ''bu yıl 21 Aralık''ta kıyamet kopacağı ve kıyametten İzmir'in Şirince Köyü'nün etkilenmeyeceğine'' yönelik inanışla tarihinde görmediği bir kalabalığı ağırlamaya hazırlanıyor. Bu inanışa mensup kişilerin ve meraklıların oluşturduğu yoğun ilgi, köy sakinlerini bir taraftan memnun ederken, diğer taraftan köyün olanaklarının çok üzerinde ilgi nedeniyle endişelendiriyor.


 
Dünyada kendilerini ''Mavi Enerji Grubu'' olarak nitelendiren bir grubun, 21 Aralık 2012'de sonlanan Maya takvimine dayanarak, yeryüzünde bu tarihte kıyamet kopacağı ve kıyametten yeryüzünde sadece Şirince ile Fransa'nın güneyindeki Bugarach Köyü’nün etkilenmeyeceğine yönelik inanışın duyulmasıyla Şirince Köyü, kapasitesinin çok üzerine çıkan bir ilgiyle karşı karşıya kaldı.
 
Köydeki az sayıdaki pansiyonda hiç yer kalmazken, bu tarihte kıyamet kopabileceğine inananlar ile meraklılar, konaklama için yer olmasa da o tarihte Şirince'de olmanın hazırlıklarını yapıyor.
 


“O KADAR KİŞİ GELİRSE, KIYAMET BURADA KOPACAK!”
Şirince'de 18 yıldır işletmecilik yapan İbrahim Kataç, iddialar ve basında çıkan haberlerin Şirince'nin adının duyulmasına katkı sağladığını, ancak konunun abartılarak adeta çılgınlığa dönüştüğünü belirterek, ''Başlarda köyün tanıtımı için iyi olduğunu düşünüyordum, ama durum giderek çılgınlığa dönüştü. O kadar kişi gelirse kıyamet burada kopacak'' diye konuştu.


 
Köy sakini pansiyon işletmecisi  Aykut Yaşa ise geleceği iddia edilen kalabalığı köyün ağırlamakta zorlanacağı endişesini dile getirerek, ''İddia edilenin yarısı kadar insan 21 Aralık'ta buraya gelse, güvenlik ve altyapı konusunda ciddi sıkıntı yaşayacağımızı düşünüyorum'' dedi.
 
Herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için bazı tedbirler alındığını, ancak bunların yeterli olup olmayacağından emin olmadığını ifade eden Yaşa, şunları kaydetti:
 
''Kaymakamlık, belediye, önlemler alıyor, planlamalar yapıyor. 30 ila 150 bin arasında rakamlar telaffuz ediliyor. Şu an sadece iki tuvalet var, 20 seyyar tuvalet gelecekmiş, ama bu kime yetecek? Açıkçası biraz tedirginim.  Şirince zaten tanınıyordu, dünyada da tanınıyordu. aralarında Oprah Winfrey,  Jodie Foster gibi isimlerin bulunduğu birçok ünlü köye gelmişti. Umarım, köy olarak, o günü sorunsuz atlatırız.''
 
 
HAZIRLIKLAR
 

Köy halkı ve işletmeciler, o gün kıyametin kopacağına inanmasa da gelecek misafirler için bu günü anlamlı kılmak adına ''kıyamet mönüleri ve içecekleri'' hazırlamayı sürdürüyor.


 
İşletmeci Ersoy Yakut ise köye geleceği belirtilen insanların çok küçük bölümünün kıyametin kopacağına inandığını, meraklıların sayısının ise çok daha fazla olduğunu söyledi.
 
Şirince'ye o gün kaç kişinin geleceğini tam olarak bilmediklerini, sadece tahminlerin söz konusu olduğunu ifade eden Yakut, işletme olarak stoklarını artırmanın yanı sıra ''Kıyamet Günü''ne ürünler hazırladıklarını dile getirdi.
 
Cevahir-Mustafa İlhan çiftinin tarihi konağı ise 21 Aralık için hazırladığı ''kıyamet mönüsünde'', su böreği, yaprak sarması, yöreye özgü ot yemekleri yanında ev yapımı mürver şurubunu ikram etmeyi planlıyor.
 
Cevahir İlhan, ilçedeki herkesin kendine göre bazı hazırlıklar yaptığını ifade ederek, ''Ben kıyametin geleceğine inanmıyorum, umarım kötülüklerin bitip iyiliklerin başladığı bir gün olur'' dedi.
 

 
AA



NASA "21 ARALIK VE KIYAMET” SENARYOLARINA AÇIKLIK GETİRDİ

NASA, Maya Takvimi iddialarıyla ilgili internet sayfası düzenleyerek kıyamet senaryolarına açıklık getirdi

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Maya Takvimi’ne göre Dünya'nın 21 Aralık'ta yok olacağı ile ilgili iddiaları bertaraf etmek için internet sitesinde özel bir bölüm hazırladı.


İnternet sitesinde (
http://www
nasa.gov/topics/earth/features/2012.html), Dünya'nın sonu ile ilgili iddiaların kökeni, Maya Takvimi, gezegenlerin sıralanması ve Niburu gezegeni gibi konularla ilgili sorulara yanıt veren NASA, Dünya’nın 2012'de yok olmayacağını belirtti.


NASA, Dünya’nın sonu ile ilgili iddiaların Sümerler tarafından bulunduğu öne sürülen Nibiru adlı sözde bir gezegenin Aralık ayında Dünya ile çarpışacağı varsayımına dayandığını ifade etti.


Çarpışma için önce Mayıs 2003 tarihinin ileri sürüldüğünü belirten NASA, bu tarihte hiçbir şey olmayınca Aralık 2012 tarihinin belirlendiğini işaret etti.


Nibiru Gezegeni ile ilgili hiçbir veri olmadığına dikkati çeken NASA, "Eğer bu gezegen gerçek olsaydı ve Dünya ile çarpışacağı bir rotada bulunsaydı, bunu en az 10 yıl öncesinden bilebilirdik. Aynı zamanda gerçekten 21 Aralık'ta Dünya'ya çarpacak olsaydı Nibiru'yu şimdiden gökyüzünde çıplak gözle görebilmemiz gerekirdi" dedi.


Maya Takvimi’nin 21 Aralık'ta sona ermediğine işaret eden NASA, "Tıpkı evlerimizdeki takvimlerin, 1 Ocak'ta yeniden başlaması gibi Maya Takvimi de 21 Aralık'tan sonra yeni bir döneme başlıyor" ifadesini kullandı.


Uzay Dairesi, 23-25 Aralık arası tüm Dünya'nın karanlıkta kalacağı, gezegenlerin belirli bir hizada sıralanacağı, kutupların değişeceği, devasa bir göktaşının Dünya'ya çarpacağı, Dünya'nın manyetik alanın tersine döneceği ve gezegenin uzayda 30 bin ışık yılı gidip Samanyolu Galaksisi'nin merkezindeki kara deliğe düşeceği gibi diğer kıyamet senaryoları ile ilgili de hiçbir bilimsel kanıt bulunmadığını kaydetti.


NASA'nın Dünya'ya yaklaşan gökcisimlerini inceleyen bölümünden Don Yeomans, 21 Aralık'ta yeryüzüne çarpması beklenen hiçbir gökcisminin bulunmadığını, en yakın asteroidin ise 13 Şubat 2013'te Dünya'nın yakınından geçeceğini söyledi.


NASA'nın Marshall Uzay Uçuşları Merkezi'nden Mitzi Adams ise 2012 sonunda ve gelecekte Dünya'ya yönelik en büyük tehdidin, gökcisimleri değil, insanoğlunun ta kendisi olduğunu belirtti.

7 Aralık 2012 Cuma

"ŞEYH EDEBALİ"

 
İnsanlar vardır; şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler;
Ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı ve atanı say!
Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir!
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol; her sözü üstüne alma!
Gördün, söyleme; bildin, deme!
Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime,
Zengin iken fakir düşene,
Ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!
Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir!..

4 Aralık 2012 Salı

"BİR BARDAK ÇAY :)"

 


HAVA ÇOK SOĞUUUUUUUUKKKK... BIIIIIRRRRRR...

SICAK SICAK BİR BARDAK ÇAYIN YERİNİ NE TUTABİLİR Kİ?

SADECE BELKİ SEVGİLİNİN ELİ! :)

1 Aralık 2012 Cumartesi

"SABAHATTİN ALİ"


ÖYLE GÜNLER GÖRDÜM Kİ!

Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.

Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.

Öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile,
Gözümde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:

Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.

Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.

Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.

Öyle günler gördüm ki, tabanca şakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanağımda,
Parmağım istemedi tetiğini çekmeyi

Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.

Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur

Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.

Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.

Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.

Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.

Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de;
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.